EDEBİYATIMIZDA İLGİNÇ ÖLÜMLER
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
Necip Fazıl’ın dizelerinde bizimle ne kadar iç içe olduğunu bir kez daha gördüğümüz ölümün sanatçılara nasıl uğradığını merak edenler için bir seçki hazırladık.
Tutunamayanlar ile postmodern ilk romanımıza imza atan Oğuz Atay’ın ölümü oldukça ilginçtir. Ünlü yazara ölüm, 1977’nin soğuk bir aralık ayında Mecidiyeköy’de yaşayan yakın arkadaşı Altay Gündüz’ün evinde uğrar. Duştan uzun süre çıkmayan yazar için ev halkı endişelenmiş ve Atay’a seslenmiştir. Banyodan ‘Sevinmeyin, daha ölmedim.’ cevabını veren sanatçının bu sözleri son sözleri olmuş ve vefat etmiştir.
Garip şiiri ile şiirde büyük bir devrime imza atan Orhan Veli’ye ise ölüm 1950’nin soğuk bir kasım günü uğrar. 10 Kasım gecesi Ankara’da belediyenin açtığı bir çukura düşen şair, iki gün dinlenip İstanbul’a gidince rahatsızlanır. 14 Kasım’da “Rakı şişesinde balık olsam” dizesinin şairinin alkol komasına girdiğini düşünür doktorlar fakat beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşılır. Aynı günün gecesinde dünyaya veda eder.
Daha korkunç bir ölüm ise Milli Edebiyat Dönemi’nin en önemli öykücüsü Ömer Seyfettin’i bulmuştur. Seyfettin, 1920’den şeker hastalığından dolayı Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılır. Kadıköy dolaylarındaki evinde yalnız yaşayan Seyfettin’in şeker hastası olduğundan kendisinin bile haberi yoktur. Çünkü o zamanlar ne diyabet ne de insülin biliniyordu. Zayıflayan ve yemek dahi yiyemeyen Seyfettin ile yakın arkadaşı Ali Canip ilgileniyor kendi evinden ona yemek taşıyordu. Doktorlar ise bol bol meyve yemesini ve meyve suyu içmesini söylüyorlardı. Seyfettin durumu giderek kötüleşir ve hastaneye kaldırıldıktan iki hafta sonra hayatını kaybeder. Ölümünün ardından bedenini kadavra olarak kullanmak isterler. Çünkü ünlü yazarı hastanede kimse tanımaz. Bu nedenle sahipsiz bir ölü olduğunu düşünürler. Tıp Fakültesi öğrencileri yazarın cesedini kadavra olarak kullandılar. Yazarın başı bile gövdesinden ayrıldı. O anın fotoğrafı gazetelerde yayınlandı, işte o andan sonra Seyfettin’i tanıyanlar hastaneye akın ettiler. Fakat artık her şey için çok geçti. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Ömer Seyfettin yalnız öldü ve tek parça halinde bile gömülemedi.